Bir varmış bir yokmuşşşş.
Gezmek görmek çok hoş sohbetlere nail olmak ise hoş be hoşmuş.
Efendim yaşımı maruz görünüz ki bazen tarihler karışıyor bende; eh masal ya, olduğu kadar işte?
Senelerden 2008 aylardan ise Nisan’mış. Ayın son gününde Türkiye’den önemli bir zat yanında partisinin 2 genel başkan yardımcısı ve 1 MKYK üyesi ile İngiltere Lordlar Kamarası’nı ziyaret etmiş. Ev sahiplerinden Sir Nicholas ve Lord Maginnis denilen zatlar görüşme masasına özellikle İskoçya’dan getirdikleri viskileri getirmiş – hani size ennn kaliteli ikramlarımızı sunuyoruz anlamında.
Ama, bakınız ki, bizimkiler buna hiç mi hiç tenezzül etmemiş. Hatta birisi cebinden çıkarttığı paket çaylar için sıcak su isterken “Sütün yeri burası değil.” diyerek göz bile kırpmışmış.
Efendim, gelgelelim, toplantı esnasında bile arka bahçeye bakan odalarında genç beylerle gönül eğlendiren ihtiyarların olduğu mekanda bizim zat Türkiye’nin önemini onların görmek istemediği bir şekilde yeniden anlatmışmış. Hatta bunu yaparken yakın tarihli birkaç İngiliz mecmuasındaki havadisleri de emsal göstermişmişmiş.
Neyse gençler; bunu niye mi anlattım? Masal ya, sözde bizimkilerin kulağını çekmek için çağırdıkları bu toplantıda özellikle bizim zatın tavırlarından ötürü iyice huylanan malum kişilerden İngiliz vatandaşı olmasına rağmen Türk ismi taşıyan 2009 Ocak ayında Kıbrıs’a noel yorgunluğunu atmak için gelmiş .Yanında da Bristol Limanı denildiğinde ilk akla gelen hanımlardan irisi varmış.
Uzun uzun planlanan tatilin bir arasında bu zat Hatay’da pek meşhur bir kiliseye dini turistik bir gezi tertip etmiş. Tesadüf ki bu gezi esnasında “eski bazı sağlam” Türk dostlarıyla görüşmüş. Dedim ya masal diye; bu dostlardan birisi de puro düşkünlüğü ile bilinen bir medya patronuymuşmuşmuş.
Eh her masal da iyi bitecek değil ya, tarihler 2009’un 25 Mart’ını gösterdiğinde İngilizler’e kafa tutan zatın helikopteri dondurma diyarı bir memlekette düşmüşrülmüşmüşrülmüş? Neyse, dilim dönmedi benim. Siz anlayıverin bir zahmet.
Kaza sonrasında, daha sadece basit yaralanmalar varken olay yerine varan 3 kişilik avcı topluluğu yaralılara ilk müdahaleyi yapmaya çalışırken olay yerine asker kıyafetli birkaç kişi gelmiş – gelmiş ki bunların biri şu anda hala 35 plakalı şehrimizde meczup olarak yaşamını sürdürmekteymiş. Ve hatta rivayet odur ki, zaman zaman kendi kendine söylenir dururmuş: “Neden öldürdüm, neden sıktım ensesine?!” diye…
Masal ya, çok uzatmamak lazımmış.
Bu zatı ve yanındakileri ağlayan imamın talimatıyla, sütlü çaya düşkün memleketi mutlu edebilmek amacıyla infaz etmişlermişmiş.
Eh, masal masal içinde işte. Peki aradıklarını bulabilmişler mi? Yoksa o önemli zat o kıymetlileri daha önceden ve farklı bir yöntemle hedefine zaten yollamışmış.
Demek ki neymiş, seni aptal sansınlar ama sen aklını kullanmaktan kaçmaymış…
Onlar ermiş muradına biz çıkalım karlı dağların kuzey batı yamaçlarınaymış…